Humeyni'nin şiirlerinde tasavvufi motifler
- 7-01-2025, 17:43
- ЦЕНТР КВАНТОВОГО МЫШЛЕНИЯ
- 0
- 85
Gülnara İnanç, uluslararası çevrimiçi analitik merkezi "Ethnoglobus" (ethnoglobus.az) kurucusu, etnopsikolog, kuantum psikoloğu ve uzman
İmam Humeyni'nin siyasi ve dini bir lider olmasının yanı sıra şiir yeteneği olan bir şair olduğu onun şiirleri ile tanışlıktan sonar ortaya çıkar. Bu, bir okuyucu olarak İmam'ın şiirleriyle ilk tanışmamdır. İran tarihini ekserinden değiştiren bir kişinin ilham dolu kalbini görmek, ruhuyla temasa geçmek büyüleyici bir duygudur. İmam'ın şiirlerinden, hayatı boyunca Hakk'a ulaşma çabası içinde olduğu, Cenab-ı Hakk'a giden yolların da farklı olduğu görülmektedir. Onun bir Sevgisi, bir Secdegahı vardır; o da, bütün kıbleleri kendisine yönelten Cenabi Allah'tır.
Sevmek yeterli değil. Sevgilinize ulaşmak için mücadele etmeli, kyrbanlar vermeli, sürekli cihat halinde olmalısınız. Bu Cihad zühdün kendi içinde, kendi kusurlarıyla savaşıdır.
Şairin fırtınaları bitmez, karşılaştığı durumların ona getirdiği acılar onu Aşk'ına daha sıkı bağlar. Peki bu durumların hazzını ve tehlikesini anlatmak mümkün mü? Aşık olmayan insan Aşk'tan ne anlar? Buna rağmen İmam dünya denizinde kaybolanlara bir fener gibi yol göstermek ister. Şair bize sesleniyor. İnsanların mezarlarının kapıları çalınıncaya kadar kalplerinin tellerine dokunmak istiyor.
Aşık
İmam'ın şiirlerinin büyük çoğunluğunda şair, dünyanın ve gönlünün hakimine "dost", "sevgili" diye hitap eder. Bu sözcükler, onun dilinden Sema dansında daireler çizen bir Sufi dervişi gibi celve ile süzülür.
Bu arkadaş, onun ağrıyan, sızlanan yaralarına merhem süren bir doktordur. Bu yaralar, dünyanın dolaşımı içinde, günahkar bir dünyanın günlük kaygıları içinde kaybolduğumuzda aldığımız kalp sızıntılarıdır.
"Arkadaş çevremin yerini alan en iyi arkadaşım hariç
." Yaralarıma merhem süren başka yakınım yok
Aşık, aşk şarabını içerek sarhoş olmuş. O saginin şerbetini Allah sevgisi olarak içine alırken, meyhane onun ruh evine dönüşmüş. İmam Humeyni'nin bu metaforu, tasavvuf açısından Cenâb-ı Hakk'ın aşkıyla sarhoş olmayı ifade etmektedir. Derviş Allah'ın ismini zikr ederek ruhunu sarhoş eder ve rindin sarhoş ruhu aşk hasretiyle yollara düşer.
O kadar sarhoş ol ki aklını kaybet, kendini unut,
Sevgiliye 'a giden yol ayık kafalara sonsuza kadar kapalıdır. (Şaraba aşık)
YOL
Şair, ucundan tutub yürüdüğü yolun sonsuzluk ve ebediye işık parladığını bilir. Hepimiz bu yoldan geçiyoruz. Kiminin yolu dümdüzdür, kiminin yolu çakıl taşlarıyla süslenmiştir. Kiminin mezar evi ipekle kaplıdır, kiminin ise dikenle. İmam, dünyanın büyük alimlerinin ve bilgelerinin çözemeyeceği bir bilmeceyi çözmek niyetinde degildir. Sadece kendisiyle anlaşmaya, ruhuyla kalbi arasında uyum sağlamaya çalışıyor.
Ne Ebu Sina ne de bilge Sadra sorunlarımızın özüne inemedi.Sorunların temel nedenine ulaşamadılar.
("Yolun amacı hiçliktir")
...Tanrı sevgisi insanın doğasında, onu yaratan çamurun mayasındadır.
Yüce Allah, dünyayı süslemek ve ona hayat vermek için yarattığı babamız Adem ve annemiz Havva'ya ruhunun Sevgisini üfledi. Yukarıdaki "Yolun amacı hiçliktir" gazelinden alınan örnekte, İran tarihinin etkili ve devrimci bir şahsiyetinin, dünyayı mehvarından döndürmenin imkansız olduğunu anladığını görüyoruz. İnsanlığın attığı her adım Allah'ın kontrolü altındadır ve hiç kimse O'nun izni olmadan bir yaprağı bile koparamaz.
Her gün bir kapıdan diğerine geçiyoruz, bir bölgenin yerini başka bir bölge alırsa da bizi sonsuzluk bekliyor. Bir karavandan inip diğerine binebilirsiniz, bir sarvaniyi diğerine değiştirebilirsiniz. Ama yolun sonu değişmiyor. Yola çıktığınız kervanın amacı ne olursa olsun sonunda bir kıble, bir hicaz, yani Allah'a götüren bir sonsuzluk vardır. Satırlardan da anlaşılacağı üzere İmam Humeyni, tasavvuf gömleği giyerek dışarı çıkıyor ve dünyanın faniliğine üzülerek gülümsüyor. Bunu anlamayanlara ne yazık. Binlerce insanı kendi sözüne ve İslam iradesine taptırabilen İmam, Allah ile baş başa kalınca dünya başka bir renge bürünür. Vicdanı Allah ile yargıya başlar.
CEFA
Acının başladığı yer burasıdır. Bu acılar, bir gün ölüm kadehinin mutlaka onun avucuna da düşeceğinin kaçınılmazlığını anlamaktan kaynaklanır. Ölüm zili çaldığında kimisi bu çağrıya üzüntüyle, kimisi coşgunlukla katılır.
Fırtına neden yüksek bir tepeden çölüyor gülün üzerine,
Gülün güzelliğini görmedi mi?
("Acı Kıvılcımları")
... Bu acı, sevgilinin, Sevgili için çektiği acıdır. Bir isteği gerçekleştirmek için çekilen acılar, en sonunda mutluluğa giden yolda küçük tümseklerdir. Can sevgilisine ulaşmak için çabalıyor. Onun için Kâbe'nin Aşk yolunu takip etmek anlamsızdır. Kâbe içinizde, kalbinizde, Allah'ın en yüksek makamda bulunduğu ruh evinde olmalıdır. Ruhun Hicaz değilse Kabe'ye yüz tutman ya tutmaman önemli değil. Kıblenin içinde ara ey yolcu. Biri için Kabe saginin elindeki şarapta, diğeri için dervişin "Lebbeyk" sözünde, bir başkası için yarattığı putlarda, başka nelerde,... nelerde...
Gözlerinin perdesini kaldırsan, kalbinin gözlerini açsan, iyinin de kötünün de, acının da, sevincin de O'nu anlamanın temelinde olduğunu anlayacaksındır. Tanrı’ın bize verdiği fırsatlar kapsamında, bize verilen izinler çerçivesinde Biz kendimizi ve Yaradan’ı anlıyoruz. Tanrıyı anladığımız kadar dünyayı da hissederiz. Allah'ı sevdiğimiz kadar insanları da seviyoruz...
Ey Kabe'nin koruyucusu, vakit gelmedi mi?
Kaldır perdeyi, kaldır,
Sarhoşların kalplerinin Kabe'si her zamanki gibi açıktır.
("Kalp Kabe'si")
GÜL
Perdeler kaldırıldığında Allah'ın son peygamberi Muhammed (sav)'in gül gibi yüzü parlıyor. "Kalp Zincirleri" gazeline bakalım.
Senin yüzünün gülü! Başka bir umut bilmiyorum,
. Eğer beni kurtarmazsan bana ne olacağını bilmiyorum
... Bu gülün kokusu insanlığı sardı ve bir anda insan ırkını uyandırdı. Gülün kan rengi gözyaşları kapalı gözlere damla damla damladı, amber kokusu uykulu beyinleri uyandırdı. Muhammed Salavatullah bize sarban olmak, rahmet kokusunu ve Allah sevgisini yaymak için dünyaya geldi. sevgili'nın kokusu gönüllere aktı, ruhları canlandırdı.
Altın gülüzardan aldığımız tüm kokular,
Sevgilinin kokusuyla büyülenir ve ışık karanlığı delip geçer.
(Yarının Kokusu)
Köleler, kuru çöllerde kaynayan serap pınarına aldandılar. Ateşli çöllerde gülün yanakları yandı, dikenleri yürekleri acıttı, Peygamber Efendimiz yanan yüreklere su serpti, çöle hayat verdi.
Deniz feneri
Şair, gazellerinde, mutasavvıfların dünyadan feragat etmesini Allah'a ulaşmanın en iyi yolu olarak görmese de, kalbinin Yaratan'a karşı büyük bir sevgi yeri olduğunu ortaya koymaktadır. Allah, gözleri açık olanın kendisine ulaştığı, gözleri kapalı olanın ise karanlık ve azgın sularda kaybolduğu için yolun sonuna varamadığı bir deniz feneridir.
İmam'ın şiirleri, insanın duyu organlarının kavrayamayacağı sırlara yol açma çabası olan tasavvufu gösterir. Ama bu çabalar gerçektir. Çünkü Allah'a uzanan eller, yalvaran diller, ağlayan gözler cevapsız kalmayacaktır. O bize hakikate giden yolu gösterir. Yaratan sevdiklerine başkalarının görmediklerini görmelerini, duymadıklarını duymalarını, anlamadıklarını anlamalarını sağlar. Ama Allah, Adem evlatlarının idrak kapılarını birer birer açar. Bir kapıdan şerefli bir şekilde geçerse, kendisine bahşedilenlerin kıymetini bilir ve bunların ancak O'nun kudretiyle var olduğuna şükrederse, diger kapı yüzüne açılır.
... …Böylece son kapıya kadar. Her yaratık ancak Yaratıcı'nın izin verdiği kadar bilgi ve bilgeliğe sahip olabilir. Bazı insanlar kitaplardan vazgeçmezler ama dünyaya nasıl habersiz geldiyse bu şekilde de hayatlarına son verirler. Diger kişi ise okuduğu kitapları hayatla karşılaştırır, Allah'tan hayatı kendisine açıklamasını ister, gerçeği ortaya çıkarmasını ister. Yüce Yaratıcı ona hikmetin sırlarını açıklar, kulunun kalbini rahmet ve şefkatiyle doldurur. Yazıklıktan uzaklaştırır, merhamete yöneltir. Yaratılan’ı, Yaratan’ın aşkına sevmeyi öğretir.
Şair, insanları deniz fenerinin ateşinden yüreklerde bir ateş yakarak denizin daha uzak bir derinliyinde yeni bir deniz feneri yakmaya çağırıyor. Denizin ortasında yanan deniz feneri, içinde deniz feneri yoksa yolu aydınlatamaz. Işık kalbinde olmalıdır, canında olmalıdır, karanlığı yırtıp ışığa çıkma arzusu olmalıdır. Avucunda cehennem ateşini tutarak ruhlara ışık saçılamaz.
... ...Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi İmam Humeyni şiirlerinde sembollerle konuşur. Yaratıcı'nın güzelliğini, sevgisini, ulaşılmazlığını, zarafetini en güzel sıfatlara yakışır şekilde okuyucuya vermeye çalışır. Şüphesiz şair, Allah'ı, dünya felsefesini, ölümü ve sevgiyi, Yaratıcı'nın cömertliği ve merhametinden kaynaklanan bir algıyla iletir. Hayat, bizimle ve ya bizsiz Yaradan'ın "Ol" dediği günden itibaren vardır ve "Öl" dediği güne kadar devam edecektir.
Çevirmen: Gülzar Bayati.